Kısa ve Derin I, Alimden Zalim Doğar mı?
22 Ekim 2009 Perşembe
Yazarın Talebi doğrultusunda yazının tamamı silinmiştir.
Etiketler:
FaceBlogTürkiye Yazılarını Sevdiyseniz
FaceBlog'a Email İle Abone Olun.Buraya Tek Tıkla FaceBlog Türkiye ye ÜCRETSİZ Olarak ABONE Olun. Böylece FaceBlog Türkiye deki yayınları anında ve herkesten önce siz okuyabileceksiniz!!
Bu Widget FaceBlogTürkiye ye Aittir.
Bu yaşanmış, daha doğrusu halen sürmekte olan gerçek bir olay (Olay kahramanlarının isimleri değiştirilmiştir).
Pek de ''Kısa'' sayılamayacak bir yazı oldu. İlk yazı olmasının acemiliğine verin lütfen.Fakat konu gerçekten derin.
Buyrun dalalım arkadaşlar derinliklere..
Sevgilerimle...
Her şeyden önce Medrese cahillik alır, merkeplik baki kalır. Alim olmak için akil olmak ve fikr etmek gerekli. Dolayısıyla bu hikayede aklın olmadığı da çok aşikar. Bu düzlemden bakıldığında Hitler akıllı mıdır ?. Evet. Evet olmasına evet de, insanlık için bir hikmet zuhur ettirmeyen akla zeka denir mi ? Milyonlarca insanı katleden akla zeki denilebilirmi ? Asla, ama zalim denilebilir.. Mesele hikmet zuhur ettiren bir akıl ile ifrat ile tefrit arasındaki orta nokta itidal de saklı.
Bu öyküde çözüm önermek öyle zor ki; İki, nerdeyse seninkiyle tıpatıp örnek, gerçek öykü var yakından şahit olduğum. İki örnekteki "terminatör"de Üniversite eğitimi almış ama hem egoist kişilik yapısı, hem de içkiyle birlikte diğer konulardaki sorumsuzluklarıyla eşleri çocukları yanısıra anne ve kardeşlerinin de hayatlarını zehir ettiler yıllarboyunca.
Birinci örnekte; Anne öldükten sonra, artık sabrı tamamen taşmış olan kardeş tüm ilişkilerini, bir daha açık kapı bırakmamak kaydıyla kesti. Asla görüşmüyor, ne sorumsuz kardeşle, ne de ilişkilerin bu duruma gelmesinde katkısının çok olduğunu düşündüğü eşiyle. Durum düzeldi mi sorumsuz kardeş tarafında? Hayır, ama en azından onun ve ailesinin pervasız, bir o kadar da onlara her türlü desteğin verilmesini kendilerine hak gören,hatta yakınlarının buna mecbur olduğunu düşündüren, davranışlarına maruz kalmaktan kendini uzak tutmuş, böylece de kendi aile huzurunu korumaya almış oldu.
İkinci örnekteki "terminatör", yine üniversite eğitimli. Önceleri bir şirkette yönetici kadrosundayken,içkiyi tiryakilik seviyesine getirdikten sonra eşinden işinden ayrıldı. Yaşı genç olduğu için emekliliğe de hak kazanamadı.Tamamen parasız, annesinin evinde oturuyor.Biri doktor biri mühendis olan iki kız kardeşini, durumlarının iyi olduğu ama kendisinin muhtaç olduğu gerekçesiyle, sürekli para yollamaları konusunda zorluyor. Doktor olan benim arkadaşım ve eşinden gizli yardım yapıyor kardeşine ama kardeşi gönderdiği miktarla yetinmeyip sürekli para istiyor Arkadaşımın bu nedenle eşiyle arasında sık sık şiddetli tartışmalar yaşanıyor. Kardeşi içkiliyken bir ara evi yaktı nerdeyse kendisi de yanacaktı. Yine içkiliyken kavga ettiği birini yaraladı... Arkadaşım, para yollamadığı taktirde iyice sokaklara düşüp başına daha başka işler gelmesinden korktuğu için kendini mecbur hissediyor sürekli yardım yapma konusunda. Bu arada kendi aile yaşantısı iyice bozuldu. Hiçbir çözüm bulamadı.
Gördüğün gibi Zeugma'cığım; içinden zor çıkılacak bir konu bu.
Ne yapsanız çözüm olmuyor. Ancak birinci örnekte olduğu gibi, kendi hayatını korumak adına uzak durulabilir belki...
Orhan, Pelin ve Mehmet:Üç kardeşler. Nasıl ki bir zalimden bir mazlum bir mazlumdan bir zalim doğabiliyorsa, Nasıl Adem Peygamberken oğlu Kabil, diğer oğlu Habili öldürdüyse, bir elin beş parmağı da nasıl ayrıysa bu üç kardeşin birbirine benzememesi de doğal. Ancak mutlu çiftlerin kenetlenip hep birlikte kardeşlerinin durumuna çözüm düşünmeleri gerek.Ama nasıl diyeceksiniz?Belki onu da evlendirerek! Hııı ne dersin?
Kadına da yazık etmemek lazım ama, şefkat ve sevgiyle belki konu çözülebilir.
Şeyy, hızımı alamadım bir de şu alim zalim konusunda bir iki şey söyleyebilir miyim? :))) Söz bu kez kısa yazacağım:))
Babasının, sevilmeyen vicdansız duygusuz biri olduğu(kanıtlanmış):) bilinen bir komşunun oğluna demiştim ki? "Sana birşey söyleyeceğim ama seni kırmaktan korkuyorum..." Söyle Abla dedi. " Sen o kadar saygılı o kadar düşünceli ve o kadar da yardımsever birisin ki, yanlış anlama ama babana hiç benzemiyorsun" bana dedi ki "Ne demek istediğini anladım abla, babamın kötü huyu o kadar ünlü ki, ben herkesten iki kat daha dikkatli davranmak zorunda kalıyorum çevreme, babasının oğlu ne olacak demesinler diye" dedi.
Sevgili Çınar, bu türden örnekler yaşadığımız toplumda epeyce var.Türk aile yapısında kabul görmeyen ve utanç vesilesi olaylar tabii..Kanayan bir yara demek de uygun sanırım..
Benim aklıma bir örnek daha geldi bak sen öyle deyince. Emekli öğretmen bir anne babanın ilk ikisi erkek diğeri kız üç çocukları var. 2 oğul olabilecek her türlü kötü huya sahipler ve üniversite falan da okuyamadılar.Sadece anne-babaya güvenen tiplerden.Yetmedi 2 numara oğul bir de sevdiği kızı boğarak öldürdü, yıllarca hapiste yattı.
Anne babalarının ayakta duracak halleri yok,biri kısmi felç geçirdi zaten. İnsanlarla görüşmeye utanıyorlar, hep bir kaçış halindeler. ''Biz nerede hata yaptık?'' deyip duruyorlar.Hata mıydı neydi ben emin değilim..
Kızkardeşleri mi? Kızcağız utancından gündüzleri yalnızca okula gitmek için başı önde hırsız gibi girdi çıktı evlerine.İnan görsem tanımam bile. Fakat Boğaziçi'ni kazanıp bitirdi bile. Anne babasını sadece İstanbul'daki evine çağırmak suretiyle görüyor ve buradaki evlerine asla gelmiyor.
Sevgili sufi,bir elin beş parmağı ayrı tabii ki..Ama hiçbir parmak diğerine zarar vermiyor en azından değil mi? Ve çözüm önerisi olarak iyi niyetinle evlendirmek istediğin bu adamı kimse istemiyor suficim, o da düşünülmüş çünkü.Bir kere evi yok. Üç kuruş maaşı kiraya bile yetmez.Zaten kendi de istemiyormuş.Rahatı iyi çünkü..
Kardeşleriyle bir hayli yaş farkı var aralarında.Kendisini onların babaları ve bakmak zorundalar sanıyor olabilir.
Tamam baksınlar diyelim. Ama ikisinin evinde de huzur vermiyor ve hep sarhoşmuş.
Böylesi bir çıkmazdalar işte abileri yüzünden.Ve abinin umurunda değil..
Ona bulunacak her türden kadına yazık olur, doğru..Şefkat ve sevgi denenmiştir mutlaka. Ama biraz daha usül değiştirerek söylenmeli, haklısın..
Çok duygusuz yaklaştığımı düşünebilirsiniz belki ama çözüm en basit olan yolu seçmektir genel olarak. İnsanlar ne kadar detaylı düşünselerde çözüm detaylarda kaybolur gider.
E peki? nedir çözümün? diyeceksiniz.
Bu iki kardeş abilerini bir süre tanımazdan gelip evlerine almamalılar. Abileri ister kendini düzeltir ister başka şeyler yapar. Ama kendi aile huzurlarını birinci aşamada tekrar kazanmaları çok önemli. Kendi mutluluğunu sağlayamamış bireylerin başkalarına mutluluk sağlaması pek de mümkün değil bence.
İkinci aşama ise Abileri kendine gelip yardım ve öneri kabul edene kadar beklemek. Kabul etmediği sürece uzak durup beklemek en iyisi. Çünkü insanlar da elektirik akımı gibi en kısa yolu seçmek eğilimindedir. Önünde kolay bir çözüm olan insanlar zor olan hiçbir çözümü tercih etmezler (daha iyi çözümler olsa bile). Öncelikle durumunun farkına varması kendi istediği gibi sorunları çözemeyeceğini anlaması ve kendine alternatif çözümler arıyor duruma gelmesi için belli bir zamanın geçmesi gerekecek. Sonrasında çözüm önerilerine daha iyi bakar duruma gelir. Bu aşamadan sonra kardeşler abilerini alkol ve psikolojik tedaviye ikna ederlerse bir şeyler daha iyi olabilir.
Sevgiler,
hayatta buna benzer olaylar, konular ve kişiler farklı olsada çıkmakta karşımıza.bu konu beni üzsede (kardeş ilişkileri)
abisiyle sorunlar yaşayan ben ki abimin adıda mehmet..
onun onca yaptığı zalimliğe ve zulme karşı..böyle bir durumda ben heba olmasını seyredemem..hoş o bizleri seyrediyor ama ..vicdanla alakalı birşey..buradaki kardeşlerde bir zorunlukları yok aslında kapı önünede koyabilirler..
mehmet'in mutsuz olması işi gücü olmaması kardeşlerinin suçu değil ki!.. atsan atılmaz satsan satılmaz bir durum..kardeşler birlik olup abiye bir ev tutsunlar her ayda düzenli para..herkes rahatlasın..
Balık tutmasını öğrenmesinde birileri ona sürekli balık alsın diyorsun yani.
E tabi bu da bir çözüm. Ama nereye kadar?
sevgili tarki bu saate kadar balık tutmasını öğrenemeyen adam bu saatten sonra hiç öğrenemez..kardeşler huzur ve rahatları için yapacaklar..bilemiyorum..
3 Kardeşin bir araya gelerek; Bu günkü geldikleri noktayı, kariyerleri ve medeni durumları eşleri yanlarında olmadan, , tıpkı çocukluk günlerindeki gibi, derinlemesine etraflıca konuşup sorunun altta yatan nedenini sorgulamalılar...Mutlaka böylesine, isyankar ve bedbaht hallere giren Mehmet Bey'in kesinlikle böyle davranmasına sebep bir şeyler vardır, hiç doğru bulmasam da davranışını!
Sonra sırasıyla Mehmet Bey'in olumsuz davranışlarının çözümüne gidilmelidir:
*Alkol tedavisi
*Psikolojik tedavi
*Sivil toplum kuruluşları gibi hem rehabilite edecek hemde varlık sebebini bir nebze de olsa anlamlı kılacağı bir iş.
*Tüm bunlardan sonra da kendi hayatını tekrar organize etme fikri ile beraberinde belkide kendiliğinden oluşacak bir hayat arkadaşı fikri...
" Et tırnaktan ayrılmaz" diye boşuna söylememiş atalarımız...Ne kadar kızılsa da kardeştir! bana bakacaksınız diyecek kadar yakın gören bir kardeşe, diğer kardeşlerde mutlaka doğru çözümü üreteceklerdir...Birazcık karşılıklı derinlemesine anlayış gerekli. Üzerimizden atmalıyız fikrinden ziyade, panik yapmadan...Farzetsinler ki; kardeşleri değil de çocukları böyle davranıyor! evden kovarım demek kolaydır ama kovulmaz..dil söylesede gönül söylemez...Allah yardımcıları olsun... Aklın ve yüreğin birleştiği noktada doğru bulunacaktır elbet...
Hepsi nacizane fikrimdi...
İnanıyorum ve yürekten ümit ediyorum ve de diliyorummm ki hallolacaktır:)
Bu saatten sonra çözümsüzlüğü, çözüm olarak alsınlar. Hayatı bu şekli ile kabullensinler. Bu şekilde de mutlu olmayı denesinler diyorsunuz. Aslında neden olmasın?
Nede olsa hayatta bir yerden sonra bazı şeyler değişmiyorsa. Madem zalim olan değişmiyor o zaman mazlum olanlar değişsin ki zalimi değiştirmekle uğraşmaktansa mazlum ve mutlu olmayı öğrensinler.
Herkesin kendi hayat görüşleri ve yaşanmışlıkları farklı tabi. En iyi kararı aile kendi içinde verecektir. Benim yorumlarım dışarıdan birinin yorumları olarak duygudan yoksun yorumlar. Sadece akıl yürütme/çözüm üretme amaçlı olarak yazıldı. Benzer bir ortamda belki ben de farklı hareketlerde bulunurum yazdıklarımdan. ;)
Sevgiler,
Her koyunun kendi bacağından asılacağını düşünenlerdenim ben. Hem de 'ben anlamam, bana bakacaksınız' diyen bir kişi kardeşim de olsa ona bakmak yerine önerilerde de olduğu gibi çeşitli evrelerden geçerek bir tedavi sürecine girmesini sağlamanın daha doğru olacağından eminim. Bakmak ayrı, yetmediği yerde destek vermek ayrı; yardımla yük olmayı karıştırmamak gerek. Hem nereye kadar?
"Alimden zalim doğar mı?" kilit soru buydu değil mi?
Ne yazık ki alim olmak çocuk yetiştirme konusunda yeterli bir özellik değil. Olaydaki sorunlu çucuk ailenin ilk evladı değil mi? Onun dünyaya geldiği dönemde anne-baba henüz gençler, yaşamlarında kendi düzenlerini kurmak üzereler büyük bir olasılıkla. Kariyer peşinde, alim olma yolunda çabalıyorlar. Bu arada çocuklarını ihmal etmiş olamazlar mı?
Çocuk yetiştirmek her şeyden önce özveri gerektiriyor, sevgi, ilgi gerektiriyor. Ve bilgi (alim olmak ) gerekiyor.
Buradaki aile bilgili olabilir. Ancak salt bilgi bir işe yaramaz ki... Onu kullanmak, uygulamak gerekir işe yaraması için değil mi?
Büyük çocuk böyle şanssız bir dönemde gelmiş dünyaya. Biraz da ilk olmanın şaşkınlığı içinde şımartılmış olabilir. Bütün bunlar onu olumsuz bir kişilik haline dönüştürmüş olabilir mi?
Diğer kardeşler ailenin sorunlarını çözdüğü bir dönemde doğdukları ve önlerinde eleştirilen olumsuz bir abi örneği olduğu için olumlu örnekler durumunda yaşamlarını kurabilmişlerdir.
Sonuçta yıllar sonra abi gerçeğiyle bir kez daha yüz yüze gelmişlerdir. Bu durumdan kurtuluş yok, çünkü sözkonusu olan abileri. Hangi seçeneği uygulasalar üzülmeleri kaçınılmaz olacak. Yardım etseler, kendi aile düzenleri etkilenecek; etmeseler abileri daha da düşecek, ona yardım etmemiş olmanın ezikliğini yaşayacaklar...
Bu durumda en akıllıca çözüm onu tedavi ettirme seçeneği olmalı değil mi?